Umuttan kalakalan güzel günlerde açan onca pembe günlerin ardından, sana
yalvarmak, arkandan ağlamak, hüsran, yalan, yalan diye inlemek yok
artık. Çokça güldüğümüz geceler sensiz daha mı güzel , bilemem, ağlasam
susturamazasın beni şimdi. Kahkahadan çatlamak istiyorsan yap bunu. Oysa
sen gülünce içimde bir tiksinti beliriyor sadece. Yaptıklarına mı
gülüyorsun acuze? Kahraman say kedini adilikten yoksun sayılacaksan ama
benden gizlemeye çalıştığında komik olacakasın. Herkes her şey yitip
gitmişken sen yazmaya bile değmez bir acuze, kendini dünyanın merkezinde
sanan bir bok böceğisin. Unutma ki dünyayı yuvarladığını sanıyorsun
ama, yükün sadece sana ağır. O dünya sandığın şey sadece küçük bir
boktan ibaret. Bunu sana benden başkası söylemezdi emin ol. Sen yine de
kendini üstün sayacaksan say ama bil ki üstüne çıkacağın şey yalnızca
yuvarlamakta olduğun şeydir. Korkaklara özgü güçlü cesaretin, bil ki
sadece seni sevenlerin seni kırmamak için çabalamasından kaynaklanıyor.
Sen diğer yanağını gösterenlere kolayca tokat atabiliyorsun diye
böbürleniyorsun sadece. Sen kendini biraz mutlu hisset diye yuvarladığın
şeyin bile yuvarlak olduğunu söylüyoruz. Yuvarladığın şey bile adam
akıllı yuvarlak değil, sen onu bile süründürdüğün için bir halta
benzemiyor. Bunu da sana söyleyecek kişi benim ama seni sevdiğim için
söylemiyorum.
Zühal Bakır
6 Aralık 2015 Pazar
Karşı Kefe
Ne bir merhaba kalır geriye ne de esenlik dilekleri.
Bir
unutuldun mu, gitti gider haybeye tüm anılar.
Derin bir merak kalır yine eskisi
gibi olunur mu diye.
Bir resim ararsın belki gizliden, istesen sanki bütün
gururlar resme yapışır bir daha hiç bakmazsın. İstemezsin, gururun hep sende
kalır.
Çoluk çocuğa karışır tüm çocukluk anıların.
Çocuklar birbirini tanımadan
büyürler.
Bir gün yolda karşılaşsalar geçip giderler burnunda bir sızıyla, sızı
bu sözcüklerde kalır.
Kalakalan ben.
Nerede izini bulursam yakalamayan,
bakakalan ben yine.
Hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Hiçbir şey beni
kaybettiğin cümleden daha zehir değildir.
Unutulursun sen de tabi.
Naif bilmelerimin ardındaki kaskatı vurdumduymazlığın şaşırtmadığında artık, sen de yerlere serilirsin.
Naif bilmelerimin ardındaki kaskatı vurdumduymazlığın şaşırtmadığında artık, sen de yerlere serilirsin.
Tüm çocukluk anıları çoluk çocuğa karışır.
Ben
benimkilerin yüzünü öte yana çeviririm, seni bilmesinler diye.
Sen var bu yana
dön, artık ne gam ne figan.
Sonları yazarım ben.
Yoksa kolay kolay kötüyü
yazamam bilirsin.
Gün geçer, biter sızı.
Gün geçer, biter sızı.
Sen içimde çok sızladın bilesin.
Gününden, dününden,
bugünden bütün bildiklerimi unutmaya çalıştım.
Artık sormuyorum, meraktan olsa
bile.
Her sızı bugüne karışır, seyrelir zamanın devşirmesiyle.
Seyreldin sen
de.
Hiç olmamış varsayıyorum seni.
Var saysam, tartıda ağırlığın oluyor.
Fazla
paha etmesen de karşı kefede düşüşüne razı gelmiyor yüreğim.
Yanına doğru
eğiliyorum eskiden kalma bir aceleyle.
Yoruluyorum.
Zaten hiç olmamışsın.
Anlıyorum!
Zuhal Bakır
25 Kasım 2015 Çarşamba
Ol Dedim
Ne pes dedim ne de öl.
Bıraktım kollarına mayınsız yerlerinden hayatın.Basmadan önce korktum o yüzden hiç kaçmadım yana yana. Buldum sandım yine döndüm en başa. Sen ki hayat bana yıl dedin bazen.
Yıldım.
Yıkıldım da.
Olsun dedim kalktım yine.
Düşmemiştim oysa.
Acımadı ki itip kalktığında.
Yalvardım olmadı, ağladım olmadı, çek git dedim olmadı, hadi canım sen de dedim olmadı.
Ol dedim ben de.
Ol dedim senin gibi.
Oldu.
Bıraktım kollarına mayınsız yerlerinden hayatın.Basmadan önce korktum o yüzden hiç kaçmadım yana yana. Buldum sandım yine döndüm en başa. Sen ki hayat bana yıl dedin bazen.
Yıldım.
Yıkıldım da.
Olsun dedim kalktım yine.
Düşmemiştim oysa.
Acımadı ki itip kalktığında.
Yalvardım olmadı, ağladım olmadı, çek git dedim olmadı, hadi canım sen de dedim olmadı.
Ol dedim ben de.
Ol dedim senin gibi.
Oldu.
Ah benim
Seni sevdiğimde güller açıyor bahçemde. Gizliden izlerken seni beraber yaşlanıyoruz biliyorum. Ne güzel ve ne acı aslında. Sen ne güzel yaşlanıyorsun öyle geniş omuzlarınla. Yüzüne bir çizgi daha mı eklenmiş bakıyorum. Sen halen öyle geniş omuzlusun ki. Baştan başa baktığımda yeni bir kıta keşfediyorum. Çakı gibisin.
Ah benim yakışıklım.
Sen beni sevdin biliyorum. Beni sevmediğini sandığın zamanlarda bile. Yoksa bu kadar kimseyle kalamazdın biliyorum.
Ya ben! seni sevmediğimi sandığım zamanlarda bile sevdim.
Ah benim naif bebeğim. Birlikte yaşlanıyoruz. Birlikte bir telaşın içinde, kazanmak için değil üzmemek için kavgalarımız.
Ah benim tatlı bebeğim.
Bir ömrü beraber mi tüketiyoruz?
Sen ne güzel yaşlanıyorsun öyle.
Ah benim yakışıklım.
Sen beni sevdin biliyorum. Beni sevmediğini sandığın zamanlarda bile. Yoksa bu kadar kimseyle kalamazdın biliyorum.
Ya ben! seni sevmediğimi sandığım zamanlarda bile sevdim.
Ah benim naif bebeğim. Birlikte yaşlanıyoruz. Birlikte bir telaşın içinde, kazanmak için değil üzmemek için kavgalarımız.
Ah benim tatlı bebeğim.
Bir ömrü beraber mi tüketiyoruz?
Sen ne güzel yaşlanıyorsun öyle.
23 Kasım 2015 Pazartesi
Sen Öyle
Sen öyle hayatın sırrını buldum sanıyorsun ya. Kendini en merkezinde sanıyorsun ya hayatın. Biliyor musun?
Kendini en merkezde hissettiğin an merkeze en uzak olduğun andır. Olumlu düşün, olumsuzluklardan kaç saçmalıkları döşüyorsun ya. Bilmediğin daha neler var neler. Kendini neden işe yaramaz hissettiğini açıklayamadığın üstü kapalı cümlelerin. Kaçtığın anlamsız yaralar. Saramadığın yaralar. Oysa ki hayat dokunabildiğin kadar senindir. Kendini akışa bıraktığın kadar olumlanır. Üzüldüğün kadar demlenir, üzdüğün kadar lanetlenirsin.
Beni olmadığım birine dönüştüren hayattır. Sen bilmiyorsun ama ben halen üzülüyorum biri üzülse. Sadece üzülmemiş gibi yapıyorum. Bu ben değilim. Saçmalıklarını beğeniyorum ya, sırf üzülme diye. Egonu okşuyorum. Beni sev diye değil. Kendini işe yaramaz hissetme diye. Bu ben değilim.
Çünkü sen dostluğu sevmedin. Gerçekleri sevmedin. Zayıf olmanı sevmedin, zayıflıklarınla kendini kabul etmedin. Beni taklit etmeni sevmedin. Benim gibi olmaya çalışmayı sevmedin.
Kendine yarattığın sen aslında beni beğenmeyip bir kenara atmanı gerektiriyordu çünkü ben olmak istedin. Aslı varken taklidi anlaşılacaktı, bana intihar süsü verip ortadan kaldırdın. Ben bile bile ortadan kalktım. Sen daha rahat bencilik oyna diye.
Öyle zayıfsın ki, öyle narin. Tek cümlemde tüm hayatın, bulduğun sırlar tepetaklak olacak biliyorsun. Biliyorsun işte. Eskiden belki sana açıkça söylerdim. Artık yapmam bunu öğrenemedin. Zayıf olduğunu bilmiyordum. Benden bu kadar korkmana gerek yok.
Benden iki fazlasını yapmaya çalıştın hep. Benden önce mutlu olmak. Benim mutsuz olacağım kararların destekçisi oldun. Biliyordum desem yalan olur. Bilmiyordum. Bu bana yaptığın en büyük haksızlıktı. Ben seni katıksız severken senin yollarıma mayınlar döşemen haksızlıktı. Bunu da söylemem korkma. Ama mutluyum bilesin. Ya da bilme çok mutsuz olursun. Seni Allah'a bile havale etmeye korkuyorum. Kötü bir şey yaparsa sana ben üzülürüm yine.
Benim hiç anlayamadığım bu aymazlığın. Bu aymazlık içinde nasıl yaşadığını anlamıyorum. Nasıl ben olup da beni beğenmediğini fark edemiyorsun? Bu senin için zor olurdu biliyorum. Ama hayat hayal edin ve sizin olsundan ötesi. Bunu da sana ben öğretmiştim. Ama daha çok şey öğrendim sen halen oradasın. Hiç bir şey katamadın bana. Yıllar öncesindeki benin sözleri. Bu aymazlıkta bu tekdüze çizgide nasıl yaşıyorsun anlamıyorum.
Kendini en merkezde hissettiğin an merkeze en uzak olduğun andır. Olumlu düşün, olumsuzluklardan kaç saçmalıkları döşüyorsun ya. Bilmediğin daha neler var neler. Kendini neden işe yaramaz hissettiğini açıklayamadığın üstü kapalı cümlelerin. Kaçtığın anlamsız yaralar. Saramadığın yaralar. Oysa ki hayat dokunabildiğin kadar senindir. Kendini akışa bıraktığın kadar olumlanır. Üzüldüğün kadar demlenir, üzdüğün kadar lanetlenirsin.
Beni olmadığım birine dönüştüren hayattır. Sen bilmiyorsun ama ben halen üzülüyorum biri üzülse. Sadece üzülmemiş gibi yapıyorum. Bu ben değilim. Saçmalıklarını beğeniyorum ya, sırf üzülme diye. Egonu okşuyorum. Beni sev diye değil. Kendini işe yaramaz hissetme diye. Bu ben değilim.
Çünkü sen dostluğu sevmedin. Gerçekleri sevmedin. Zayıf olmanı sevmedin, zayıflıklarınla kendini kabul etmedin. Beni taklit etmeni sevmedin. Benim gibi olmaya çalışmayı sevmedin.
Kendine yarattığın sen aslında beni beğenmeyip bir kenara atmanı gerektiriyordu çünkü ben olmak istedin. Aslı varken taklidi anlaşılacaktı, bana intihar süsü verip ortadan kaldırdın. Ben bile bile ortadan kalktım. Sen daha rahat bencilik oyna diye.
Öyle zayıfsın ki, öyle narin. Tek cümlemde tüm hayatın, bulduğun sırlar tepetaklak olacak biliyorsun. Biliyorsun işte. Eskiden belki sana açıkça söylerdim. Artık yapmam bunu öğrenemedin. Zayıf olduğunu bilmiyordum. Benden bu kadar korkmana gerek yok.
Benden iki fazlasını yapmaya çalıştın hep. Benden önce mutlu olmak. Benim mutsuz olacağım kararların destekçisi oldun. Biliyordum desem yalan olur. Bilmiyordum. Bu bana yaptığın en büyük haksızlıktı. Ben seni katıksız severken senin yollarıma mayınlar döşemen haksızlıktı. Bunu da söylemem korkma. Ama mutluyum bilesin. Ya da bilme çok mutsuz olursun. Seni Allah'a bile havale etmeye korkuyorum. Kötü bir şey yaparsa sana ben üzülürüm yine.
Benim hiç anlayamadığım bu aymazlığın. Bu aymazlık içinde nasıl yaşadığını anlamıyorum. Nasıl ben olup da beni beğenmediğini fark edemiyorsun? Bu senin için zor olurdu biliyorum. Ama hayat hayal edin ve sizin olsundan ötesi. Bunu da sana ben öğretmiştim. Ama daha çok şey öğrendim sen halen oradasın. Hiç bir şey katamadın bana. Yıllar öncesindeki benin sözleri. Bu aymazlıkta bu tekdüze çizgide nasıl yaşıyorsun anlamıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)